Türkiye-Afrika İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme
20–27 Ocak 2013
tarihlerinde Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi’nin düzenlediği “Türkiye’nin
Doğu Afrika İlişkilerinin Dünü, Bugünü ve Yarını” adlı uluslararası bir
konferans için Türkiye’den katılan bir grup akademisyen ile Tanzanya’da ve
Zanzibar adasında çeşitli programlara katıldık. Programımızın Türkiye’nin Afrika
ilişkilerinin gelişmesine önemli bir katkıda bulunduğunu ifade edebiliriz. 7 günlük programımızda Dar üs Selam
Üniversitesi ve Zanzibar Üniversitesi’nde Afrikalı akademisyenler ile
Türkiye’nin Afrika’daki yükselen rolünü tartışma imkânı bulduk. Programımız bugüne
kadar Doğu Afrika’da Türkiye’deki bir düşünce kuruluşunun düzenlediği ilk
uluslararası akademik bir çalışma olması münasebeti ile birçok açıdan önem arz
etmektedir. Ayrıca programımızda Tanzanya’daki Türk sivil toplum örgütlerinin
ve 2009 yılında Tanzanya’da açılan Türkiye Büyükelçiliği’nin çalışmalarını da
yakında görme imkânımız oldu.
Nüfusu 38 milyon
olan bu ülkede 120’den fazla farklı etnik grup bulunmaktadır. İstatistiklere
göre Tanzanya dünyanın en fakir ülkeleri ve dış yardıma en fazla ihtiyaç duyan
ülkeler arasında bulunmaktadır. Ülkenin resmi dili Svahilidir. Svahili dili,
Doğu Afrika’da yoğun olarak kullanılan bir dildir. Afrika kıtasında çok önemli
bir stratejik kurum olan Afrika Birliği (AB)’nin resmi dilleri arasında sayılan
Svahili, Tanzanya, Uganda ve Kenya ülkelerinde kullanılmaktadır. Günümüzde 80
milyon insan bu dili aktif olarak kullanmaktadır. 22 Ocak 2013 Salı günü
Tanzanya’da Dar Üs Selam Üniversitesi’nde programımızın ilk bölümüne katıldık.
“Türkiye’nin Afrika’daki Dış ve Güvenlik Politikası” başlıklı sunumumu
gerçekleştirdim. Sunumumda Türkiye’nin Afrika Politikasını etkileyen dinamikleri
analiz ettim. Özellikle de 2002 yılından beri Türk Dış Politikasında bir
değişim ya da bir normalleşme süreci görülmektedir. Buna paralel olarak, Türkiye
Afrika ile siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilerini güçlü bir şekilde
geliştirmektedir. Türkiye, Afrika politikasında artık pasif değil aktif bir
aktör olarak uluslararası ilişkilerdeki gücünü her geçen gün daha da
artırmaktadır. 2002 yılından önce Afrika’da Türkiye’nin sadece 12 tane
büyükelçiliği var iken, bu sayı bugün itibariyle 34’de ulaşmıştır. Ayrıca Türk
sivil toplum örgütleri artık günümüzde Afrika’da sosyal ve kültürel projelerde
çok aktif bir rol oynamaktadır.
2002 yılından
önce Türk sivil toplum örgütleri ile devlet mekanizmalarının arasında ciddi bir
kopukluk bulunurken, bugün Türk sivil toplum örgütleri ile devlet kurumları arasında
çok güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Bu güçlü ilişkiyi bugün Afrika kıtasında
görmek mümkündür. Türkiye’nin Afrika’daki aktif siyasi, sosyal ve ekonomik
ilişkilerini Türk Dış Politikasında son 10 yıldır görülen bir zihniyet değişimi
ile de açıklayabiliriz. 2002 yılından önce Afrika kıtası her yönü ile Türk
insanına uzak iken, bugün Afrika kıtası Türk insanına daha da yakın olmuştur.
Ekonomik ilişkiler açısından da Türkiye ile Afrika arasında ilişkiler her geçen
gün güçlenmektedir. Örneğin 2002 yılından önce Türkiye’nin Afrika’daki toplam
ekonomik ticareti 2 milyar dolar iken şu an da bu, 17 milyar dolara ulaşmıştır.
2015 yılı için bu hedef 50 milyar dolar olarak açıklanmıştır.
Konferansta
Türkiye’nin Afrika politikası ile ilgili bazı sorunları da tespit etme ve
tartışma imkânı bulduk. Bunlardan birincisi Türk Dış Politikasındaki “istikrar”
ve “süreklilik” kavramları üzerine olmuştur. Soğuk Savaş döneminde Türk Dış
Politikası Batı merkezli bir yaklaşım geliştirmiştir. Bu münasebetle
Türkiye’nin gerek komşuları ile gerekse farklı bölgeler ile ilişkileri istenen
düzeyde olmamıştır. Bu dönemde dış politikamızın sivil toplum örgütleri ile de
ilişkisi de sürekli zayıf olmuştur. Özellikle de dış politikanın bir ideoloji
temelinde şekillenmemesi ve sivil toplum örgütleri ve işadamları gibi çeşitli
kurumlar ile işbirliğinin yapılması Türk Dış Politikasının gelişmesinde çok önemli
bir rol oynayacağını söyleyebiliriz. Ayrıca Afrika politikalarını doğru
geliştirebilmemiz için Afrika’yı tanıyan büyükelçilerimize ve
akademisyenlerimize ihtiyaç vardır. Afrika’nın günümüz dünyası ve Türkiye için
stratejik önemini anlamak, ülkemizin Afrika ile siyasi, ekonomik ve sosyal
ilişkilerini daha güçlü ve doğru bir zeminde geliştirebilmesinin en önemli
koşuludur. Afrika’yı tanımadan Afrika hakkında politikalar üretmek sadece
ilişkilerin gerçek anlamından sapmasına neden olacaktır.
Tanzanyalı bazı akademisyenler
ise Türkiye’nin Afrika’daki varlığını bir çıkar ilişkisi zemininde
değerlendirdiler. Özellikle de Çin, Hindistan ve Brezilya gibi Afrika’daki yeni
aktörlerin Afrika’nın kalkınmasında önemli bir rol oynamadıkları vurgulandı. Bu
münasebetle Türkiye’nin Afrika’da nasıl bir politika geliştireceği, Türkiye ile
diğer aktörlerin politikaları arasındaki farkları sorgulandı.
23 Ocak 2013
Çarşamba günü Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı’nın Tanzanya’daki bir su kuyu açılışı
projesine katılıyoruz. Programımıza Büyükelçi Ali Davutoğlu Bey de
katılıyorlar. Hüdayi Vakfı Tanzanya’da çok aktif olarak sosyal ve kültürel
projelerle ülkede çok önemli bir sivil toplum örgütü olarak çalışmalarını
sürdürmektedir. Özellikle de Afrika’da eğitim çalışmalarına büyük önem veren bu
sivil toplum örgütünün Tanzanya’da meslek yüksek okulu olan bir üniversitesi de
bulunmaktadır. Büyükelçinin Tanzanya’da
ayrım gözetmeksizin tüm sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına katılmaları ve
onlara destek vermeleri, Türk Dış Politikasındaki zihniyet değişimini ortaya
koymaktadır. Bununla birlikte bu değişimi incelerken Afrika’daki
Büyükelçiliklerin çalışmaları sadece hükümetlerin karakterine paralel olarak
değişmemesi, bunun süreklilik arz etmesi, hükümetler değişse bile, Türk Dış
Politikasının evrensel değerler etrafında gelişerek istikrarlı bir şekilde
devam etmesi, Türk Dış Politikasının başarısı ve geleceği için elzem olduğunu
ifade etmeliyiz. Özellikle de 2002 yılından önce dış politikamızda çeşitlilik
unsurlarına çok fazla rastlanılmamaktaydı. Diğer bir ifade ile günümüzde artık
dış politikada çeşitlilik görülmektedir. Sivil toplum örgütleri, iş adamları,
devlet kurumları, üniversiteler ve dini liderlerin çalışmaları ile Türk Dış
Politikasının amaçlarında paralellik görülmektedir.
Türkiye’nin
Tanzanya Büyükelçisi Sayın Ali Davutoğlu Bey ile de 26 Ocak 2013, Cumartesi
günü Türkiye’nin Afrika politikası üzerine bir röportaj yapma fırsatını
yakaladım. Çok mütevazı, aktif ve birikimli bir beyefendi olan Sayın Ali
Davutoğlu Bey, Türkiye’nin Afrika’da kalıcı politikalar geliştirmesi gerektiğini
vurguluyor. Türkiye’deki değişen ekonomik ve politik gelişmelerin bir yansıması
olarak Türkiye’nin artık farklı coğrafyalarda daha aktif rol oynadığını
belirten Büyükelçi, diğer aktörlerden farklı olarak Türkiye’nin Afrika
ülkelerinin kalkınmasına yönelik stratejiler geliştirmesi gerektiğini, özel
sektörün Afrika’nın gelişiminde çok önemli bir boşluğu doldurabileceğinin
altını çiziyor. Her Afrika ülkesinin ve bölgesinin kendine has siyasi, coğrafi,
sosyal ve ekonomik farklılık arz ettiğini vurgulayan Sayın Büyükelçi,
Türkiye’nin Afrika politikasında bu faklılıkları göz önünde bulundurması
gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, Türkiye’nin Afrika kıtasında bir sömürü geçmişi
olmadığından dolayı diğer aktörlere göre daha avantajlı bir stratejik konumda
bulunduğunun altını çizen Davutoğlu, ülkemizin özellikle de kıtanın kalkınması
için yatırımlara yoğunlaşması gerektiğini özellikle belirtiyor. Özellikle de
Türkiye’nin artık Afrika’da çok önemli bir aktör olduğunu vurguluyor.
Türk Dış Politika
kültürümüzde üniversiteler ve düşünce kuruluşları ile birlikte çalışma geleneği
çok fazla olmamasına rağmen, dış politikamızın gelişmesinde düşünce kuruluşları
ile birlikte ortak stratejiler üretmenin ülkemizin dış politikasının gelişmesi
ve geleceği için önemli olduğunu söyleyebiliriz. Programımızda özellikle de
Afrika ile ilgili şu sorular zihin dünyamızı meşgul etti:
- Afrika, Türkiye için ne anlama gelmektedir?
- Türkiye, Afrika için ne anlama gelmektedir?
- Türkiye’nin değişen dış politikasında nasıl süreklilik sağlanabilir?
- Türkiye kısa, orta ve uzun vadeli olarak Afrika stratejilerini nasıl geliştirmelidir?
- Türkiye’nin Afrika’daki dış politikasını diğer aktörlerden ayıran ana çizgiler nelerdir?
- Türkiye’nin Afrika politikasını etkileyen parametreler nelerdir?
23 Ocak 2013 Çarşamba
günü Dar üs Selam’dan Zanzibar adasına gidiyoruz. Zanzibar Devlet
Üniversitesi’ndeki konferansımıza katılıyoruz. Üniversite rektörü Prof. Dr.
İdris A. Rai’nin Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim aldığını
öğreniyoruz. Zanzibar adası 1,3 milyon nüfusu olan yüzde 99’u Müslüman olan
güzel bir ada. Temel geçim kaynağı baharat ve turizm olan bu ada, uzun yıllar
Umman Krallığı’nın kontrolünde kalmış ve Umman Arap kültürünün bu adada birçok
mimari yapıya yansıdığını görmekteyiz. Ada 1964 yılında bağımsızlığına
kavuşuyor. Yarı özerk bir siyasi yapıya sahip olan bu ada, iç işlerinde
bağımsız iken, dış ilişkilerinde Tanzanya’ya bağlıdır. TİKA’nın Zanzibar
Üniversitesini bazı projelerle desteklediğini öğreniyoruz. 24 Ocak 2013
Perşembe akşamı Zanzibar’da büyük bir programa katılıyoruz. Binlerce insan
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in doğum gününü kutluyorlar. Zanzibar Devlet
Başkanı da dâhil tüm devlet erkânının bu programa katıldığını öğreniyoruz.
Sonradan öğreniyoruz ki Tanzanya ve Zanzibar Adasında Efendimizin doğum günü
münasebeti ile Cuma günü resmi tatil ilan edilmiş.
27 Ocak 2013
Pazar günü Türk Havayolları ile Dar üs Selam’dan İstanbul’a hareket ediyoruz.
Her yönü ile çok güzel ve çok yoğun geçen bu programımızın ülkemizin Afrika ile
özellikle de akademik alanlarda önemli çalışmaları başlatacağını düşünüyor ve
temenni ediyoruz.
Dr. Abdurrahim
Sıradağ